Kozikoğlu Rulman`ın dördüncü kuşak yöneticisi Mert Kozikoğlu ile ailenin ticarete adım atışını, rulman sektörüne geçiş sürecini ve o dönemlerde yaşananları konuştuk. Fransız İşgali sürecinde dahi Almanya`dan ithalat gerçekleştiren firmanın kuruluş sürecinden bahsederken, sektörün en köklü firmasında yaşananları dinledik.
Mert Kozikoğlu rulman sektörünün içerisinde yetişmiş ülkemizdeki ender insanlardan birisi… Hatta öyle ki Karaköy’de bulunan şirket merkezini dahi çeşitli büyüklüklerdeki rulmanlarla, öylesine güzel tasarlayarak süslemiş ki, sanayiden anlamayan bir kişi dahi ofise adım atsa rulmanları sever. İşte böyle, büyük büyük babasının İstanbul’da değirmen makinalarıyla beraber sanayiye adım atması ve dedesinin rulman sektörüne yönelmesiyle başlıyor Mert Bey’in hikayesi…
“DEĞİRMEN MAKİNASIYLA TİCARETE BAŞLADILAR”
Kozikoğlu markasının ciddi bir geçmişi var. Mert Bey’in rulman sektörüne girmeden önce ailenin nasıl rulman sektörüne girdiğini Mert Bey’den dinledik. Hem dönemde yaşanan süreçleri öğrenirken, hem de ilk kez rulman piyasasının ülkemizdeki oluşma sürecine tanıklık ettik: “Biz aslında çok eski bir şirketiz. Yaklaşık 100 yıla yakın bir tecrübemiz var. Uzun zaman önce büyük büyük dedem hayvancılık işiyle uğraşıyormuş. Yavuz Sultan Selim döneminde İstanbul’un Et Kethüdalığı Eğin’e (şimdiki Erzincan-Kemaliye) verilince, aslen Eğin’li olan dedemler de zamanla İstanbul’daki et ihtiyacının çoğunluğunu tedarik etmişler ve dönemin padişahının berat ve nişanı ile sarayın “Lahm Müteahhitliği”ne (et tüccarlığı) kadar yükselmişler.
Etin yanı sıra yapağı ve tiftik ticareti ile de ilgilenen bizimkiler, Eğin-İstanbul arasında ana durak olan Ankara’da un ihtiyacını fark edince ticaretin yanı sıra üretime de başlıyorlar. O zamanlar Atatürk’ün yardım ve desteğiyle Cumhuriyet tarihinin ilk sanayi yatırımlarından biri olan Ankara Değirmencilik Un Sanayi T.A.Ş.’yi kuruyorlar. Yıl o zamanlar 1930’lar… Daha sonra dedem İstanbul’da da zamanının en büyük un fabrikası olan İttihat Değirmencilik T.A.Ş.’ye ortak olarak sanayide de aktif olarak rol alıyor. Değirmen, değirmen makinalarının yedek parçası derken Karaköy’de değirmen makinası ithaline giriyorlar. Değirmen makinası satışlarıyla birlikte zamanla ticarette hırdavat işleriyle de yoğunlaşıyorlar.” Değirmen makinası, hırdavat, yedek parça derken Mert Bey’in dedesi Nuri Kozikoğlu ve babası Nejat Kozikoğlu yavaş yavaş rulmanı keşfediyor.
‘FRANSIZ İŞGALİ ALTINDA ALMANYA’ ZARFI
“Dedem Almanya’dan mal alışverişi yaptığı zamanlarda işler mektuplarla yapılırken, 1942 yılında Almanya’ya göndermiş olduğu bir zarf var... Bu zarfın, İnönü pulları üstündeki 1942 tarihi damgasının yanı sıra bir ilginç yanı daha var; Almanya’ya gönderdiği için o zamanlarda Almanya Fransız İşgali altında… Bu yüzden de zarflara ‘Fransız İşgali Altında Almanya’ diye yazmak zorunluymuş. Başka türlü mektup yerine ulaşmazmış. O mektuplardan biri ve eski bir faturamız, güzel bir tarihi anı olarak giriş duvarımızda bulunmaktadır.”
“RUM ORTAĞIMIZLA YOLLARIMIZ MÜBADELE’DE AYRILDI”
1965-1967 yıllarındaki Kıbrıs olaylarının İstanbul’da yaşayan Rum asıllı vatandaşlara yansımasını bilenlerden biri de Mert Bey… Elbette o dönemlerde oldukça gençmiş; fakat tam da hayal meyal tanık olduğu dönemde babası Nejat Kozikoğlu Karaköy’deymiş: “Dedemin ve babamın Rum ortağımız ile yolları maalesef o dönemde ayrıldı... O zamanki hükümet kararıyla babamın ortağı olan Niko Konstantinidis Yunanistan’a gönderildi. Adamcağız maalesef Yunanistan’a da alışamayıp sonra Avusturya’ya gitmiş diye duyduk. Bir daha da hiç görüşemedik. Zaten büyük bir ihtimalle de yaşı itibariyle çoktan vefat etmiştir. Ben o ortağımızın babası Koço Bey’i iyi hatırlıyorum. Ben çocukken o da işe gelir giderdi, çocukluğum “Madam” dediğimiz eşinin yemekleriyle geçti, tatları hala damağımdadır. Koço Bey yaşlı olduğu için onu göndermediler. Onunda vefatından sonra babam tek başına yola devam etti.”
“İLKÖĞRENİM YILLARIMDAN BU YANA RULMANLA İÇİÇEYİM”
“Biz dört kuşak İstanbulluyuz. Orta öğrenimimi Saint Michel Fransız Lisesi’nde, lisemi Eseniş Lisesi’nde, yüksek öğrenimimi de Amerika’da Florida Atlantik Üniversitesi’nde işletme üzerine tamamladım” diyen Mert Bey’in bu işe nasıl dahil olduğunu sorduk: “1978-1979 yıllarında aile işimiz olan bu şirkette fiili olarak çalışmaya başladım. Eskiden Cumartesi günleri yarım gün okul ve iş vardı. Ben yarım gün okuldan sonra babamın yanına gelirdim. Rulman konusuyla tanışmam küçükken onlarla oyuncak olarak oynamakla başladı. Ben de baba mesleği derken rulmanları öğrendim. Daha sonra yurt dışına gittim. Orada okudum, Türkiye’ye döndüğümde de şirketin işleriyle ilgilenmeye başladım. Babam 1974’te vefat etti. Ondan sonra biz devraldık. O zamandan beri de bu işi takım arkadaşlarımla birlikte Türkiye’de kurumsal olarak götürmeye çalışıyoruz. Bizden daha eski rulman işi yapan şirket maalesef kalmadı. Genelde Türkiye’de ve yurt dışında rulman işi yapanların çoğunu tanırız. Bazılarının babalarını, hatta dedelerini dahi tanırız. Yeri gelmişken bu konuda bir anımı da sizle paylaşmak isterim. Yurt dışından yeni geldiğim zamanlarda Anadolu’dan eski bir müşterimiz bizi ziyarete gelmişti. O zaman biz 80 yıla yakındır aynı yerdeydik ve bende uzun yıllar aynı olan oturum düzenimizi biraz değiştirmiştim. Müşterimiz herkesle tokalaştıktan sonra karşımda eskiden koltuk olan boş yere oturmak üzereyken az kaldı yere düşüyordu. ‘Yıllardır her gelişimde oturduğum koltuğumum yerini kim değiştirdi?’ diye bize kızmasını ve söylenmesini hiç unutamam. Rulman dünyamızda bilinir bir firma olduğumuz için konumuzla ilgili Türkiye’de akla gelen ilk isimizdir. Çok eskiden beri, Türk sanayisine verdiğimiz güven, sorunsuz hizmet anlayışı, sürekli yakınlık ve dostluk ilişkimizle tanınırız. Hem yakınlık, hem dürüstlük, bu sayede artık yılların vermiş olduğu tecrübeyle de öğrenmiş olduğumuz oldukça ciddi bir bilgi birikimimiz var.”
“ARTIK İŞLER BİR, İKİ GÜNDE HALLOLUYOR”
“Elbette zaman geçiyor” diyor Mert Kozikoğlu ve eskiden ne zorluklar altında yurt dışıyla temas kurduklarını anlatıyor: “Bilgisayar çıkınca her şey çok değişti. Sipariş almalar, sipariş vermeler, o zamanlarda nasıl zordu, şimdi ise dakikalık işlemler haline geldi. Hatta bir mesajla iş bitiriliyor… Benim ilk başladığım senelerde sipariş vermek demek; bir mektup yazacaksınız, Almanya’ya gönderecekseniz, Almanya’daki firma mektubu okuyacak, o siparişleri alacak, onları buraya yollayacak hatta o siparişleri önce fiyatlandıracak… Düşünün o zamanlar bırakın bilgisayarı interneti; ne faks var, ne telex var… Zaten öyle bir şeyin bahsi dahi geçmiyor. O oradan bize fiyatların teklifini geçecek, biz o fiyatlar üzerinden miktarları belirleyeceğiz, onlara tekrar geri gönderilecek, geri gönderimi falan derken mallar Türkiye’de gümrüğe girecek. Gümrükten sonra malları çekeceksin, çok uzun süreçler geçerdi. Ama şimdi müşterinin siparişinden, malın buraya gelip teslim edilmesine kadar bu işlemler yalnızca iki, üç günlük sürede gerçekleşebiliyor…”
“RULMANSIZ BİR SANAYİ İŞLETMESİ ÇALIŞMAZ”
“İster istemez biz de piyasa şartlarına göre kabuk değiştirdik. Türkiye ne kadar kabuk değiştirdiyse biz de o kadar kabuk değiştirdik. Eskiden sanayi bu kadar çok yaygın ve gelişmiş değildi. Sanayi denilince akla tarım ve devlet KİT’leri gelirdi. Ben gençken sanayi denildiğinde tarım ve otomotiv yedek parça rulmanları revaçtaydı. Sonra tekstil arttı. Şimdi ağır sanayi, makina, otomotiv gibi hem üretim, hem yedek parça ihtiyacı çoğaldı ve çeşitlendi. Eskiden rulman tabii dedemlerin başladığı zamanlarda hiç bilinmiyordu. Hırdavat arasında çıkan isteklerden dolayı bizimkiler buna başlamış. Tabii rulman olmadan hiçbir sanayi işletmesi çalışmaz; çünkü herhangi bir şey dönüyorsa mutlaka orada rulman vardır. Rulman, neticede sanayinin bütün dallarına hizmet vermemizi sağlıyor. Benim dedem de rahmetli hem Sanayi Odası’nın, hem de Ticaret Odası’nın kurucularından olup, kendisi de uzun yıllar boyunca ikisinde de Başkanlık yapmıştır. Daha sonra da uzun müddet aile geleneği olarak hep bir üyemiz bu platformlarda temsil edilmişti. Bundan 10 sene öncesine kadar bu şekilde ilerlerken artık işlerin yoğunluğundan dolayı hem Sanayi Odası, hem de Ticaret Odası ile işleri bir arada yürütemez hale geldik. Biz bıraktık; ama yine de elimizden gelen desteği isterlerse veriyoruz.”
“OĞLUM DA AYNI DÜSTURLA YETİŞİYOR”
“Bir oğlum var… Oğlum da Kanada’da işletme okuyor” diyen Mert Bey oğlunun da rulmana merakı olduğunu söylüyor: “Onun da rulmana merakı var. Arada vakit buldukça gelir giderdi. Şimdi tabi zaman çok değişti. Farklı düşünceler oluyor. O da aynı şeyleri yapmak istiyor; fakat teknolojinin gelişmesi iş şekillerinin değişmesini de beraberinde getirdi. Artık yeni gençlik, farklı bakış açılarına sahip. Bizim alıştığımız tarz ticaret, bütün dünyada değişmeye başladı” dedi.
“Büyüklerimizin ticarette en çok dikkat ettiği konu “dürüstlük ve doğru hizmet” idi. Dürüstlüğe ve hizmete hep özen gösterdik. Bunu aile yaşantımızda da, iş hayatında da öyle devam ettirdik. Piyasada itibarlı bir ismimiz var. Bu ismi bizim bozma gibi bir lüksümüz yok, bu nedenle elimizden geldiği şekilde hem müşterilerimize karşı, hem de tedarikçi şirketlere karşı tüm ilişkilerimizde son derece hassasızdır. Biz de ticaretin beklentilerini ve ihtiyaçlarını tespiti üzerinde dururuz. En ufak siparişten en büyük siparişe kadar herhangi bir ayrım yapmadan aynı hizmeti veririz. Oğlum da aynı düsturla yetişiyor. O da aynı şekilde hareket edecektir muhakkak; çünkü o da aynı şeyleri gördü. Şirketimizde çalışan takım arkadaşlarım da çok tecrübelidir. Burada babalar oğullarıyla beraber çalışır. 60 yıldır bizimle çalışan personelimiz var. Onun oğlu da, yeğeni de burada çalışıyor.”